Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de görülmeye başlanan Covid-19 nam-ı diğer Koronavirüs artık adının anıldığı
yerde hüznü çağrıştırmakta; erken vedalar, acı kayıplar ve yarım kalan hikayeler
bir kez daha gün yüzüne çıkmaktadır. Bununla birlikte dünya üzerinde neredeyse
yarım yılı deviren bir süreci geride bırakan ülkeler, bozulan ekonomilerine can
suyu katabilmek için normalleşme adımları atmaya başlamaktadır. Bu ülkelerin başında
ekonomisinin %13’ ü turizmden oluşan ve uzun süreli sokağa çıkma yasağının
ardından yeni düzene alışmaya çalışan İtalya gelmektedir. Bunun yanı sıra virüsün
oldukça büyük bir etki bıraktığı diğer Avrupa ülkeleri hem insanlığın ihtiyaç
duyduğu tedavi çalışmalarına hem de yarım kalan üretim faaliyetlerine devam
etmektedir.
Ülkemiz
ise dünyaya oranla özellikle sıkı bir şekilde yürütülen filyasyon yöntemi ve
sağlık sistemindeki gelişmeler ile birlikte süreci kontrol altına almaya
yönelik çalışmalar yapmaktadır. Atılan onca adım yüzleri güldürse de henüz her
şey bitmiş değil. Virüs kendiliğinden kaybolabilecek bir durumda olmadığından
tedbirler devam etmek zorundadır. Maalesef kesin sonuç veren tedavi yöntemi
geliştirilene kadar dikkat etmemiz gereken hususlarda herhangi bir gevşeme olmamalıdır.
Nitekim bu hususta hemen her gün resmi açıklamalar yapılmaktadır. Ancak tek
taraflı hassasiyet yeterli değildir. Hep birlikte sürece destek olmak, uyarılar
neticesinde sosyal mesafeye uygun davranmak ve mecbur kalmadıkça dışarıya
çıkmamak, acil ve temel ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra temastan kaçınmak
adına evlerimize dönmek yapılabilecek en basit çözüm yollarıdır.
Ülkemizde
Mart ayı itibariyle görülmeye başlanan virüsün hemen ardından yapılan
çalışmalar, kurallara uygun davranan kişi sayısının az olması ve virüsün
yayılımının artması sebebiyle sıkı tedbirlere dönmüş ve özellikle sosyal medya
kanalıyla yapılan uyarılar sayesinde kişileri bilinçlendirmeye yönelik adımlar
atılmıştır. Havaların ısınması ve evde kalınan sürenin uzaması sonrasında ise
normalleşme süreci başlamış ve bunun ilk adımlarından biri olan AVM’ lerin
açılması gündeme gelmiştir. Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi giderken
açıldığı gün bir milyondan fazla kişinin AVM’ ler önünde kuyruk oluşturması
normalleşme adımlarının yaralarımızı sarmaya çalıştığımızın ötesinde hiçbir şey
olmamış gibi davranmaya evrildiği görülmüştür. Uzun kuyrukları görünce geri
dönmek yerine zincirin bir halkası olmayı seçenler için kıyafet alışverişinin
sağlığın önüne geçme derecesinde önemli olması, durumu televizyondan takip eden herkes için şaşkınlık oluşturmuştur.
Güney
Kore’ nin 31. Vakasını duyanınız var mı? Oldukça sağlıklı ilerleyen süreçte 30
kişilik hasta sayısıyla virüsü kontrol altında tutan Güney Kore’ de 31. Vaka
olarak bilinen bir kadın belirti göstermesine rağmen test yaptırmayı reddeder
ve hayatına normal akışında devam eder. Arkadaşları ile vakit geçirir, toplu
etkinliklere katılır ve şehirde günlük gezilerine devam eder. Ta ki semptomları
artana kadar.. Bu sefer kaldırıldığı hastanede ısrarlar üzerine test
yapılır ve sonuç beklendiği üzere pozitiftir. Üstelik 31. hasta olarak kayıtlara geçen kadın, tedaviye alınmadan önce pek çok kişiyle temas ettiği için ülkede onca emek boşa
gider ve vaka sayısı binleri bulur. Bu olay, üzerine filmler çekilen ilginç bir
konuyu akıllara getirmektedir: kelebek etkisi! Herhangi bir yerde ve herhangi
bir zaman diliminde yaşanan bir olay pek çok insanın hayatına etki edebilir.
Mümkün değil gibi görünse de Güney Kore’ nün trajik 31. vakası bizlere her
duruma hazırlıklı olmak gerektiğini acır bir şekilde hatırlatır.
Peki
ülkemizde kısıtlamalardan en çok etkilenen yaşlılar ve çocukların ruhsal durumu
ne alemde? Sokağa çıkma kısıtlamasının ilk kitlesi olan yaşlılar ruhsal
çöküntüye uğradı mı? Bu süreçte atılan en olumlu adımlardan biri, kısıtlamanın
ardından pek çok Avrupa ülkesinde kaderine terk edilen yaşlıların aksine
ülkemizde Vefa Sosyal Destek Grupları’ nın kurulması oldu ve yaşlıların temel ihtiyaçları
karşılanmaya başladı. İhtiyaçlarını karşılayabilecek yakınları olanlar ve
sosyal medyayla arası iyi olan yaşlılar daha şanslıydı. Öyle ki işin psikolojik
kısmını sevdiklerine yakın olanlar nispeten daha kolay atlattı. Sosyal
mecralarda yaygınlaşan ve siz talep edin biz evinize getirelim temalı
uygulamalar sayesinde kendi ihtiyaçlarını giderenler ise özyeterlilik konusunda
daha yetkin hissetmeye başladı. Son dönemde alınan kararlar neticesinde Pazar
günleri sokağa çıkabilen yaşlılar, haberi alkışlarla kutladı ve bir kez daha
yorgun bedenlerin gönlü kazanılmış oldu.
Çocuklara
gelince.. Evde kalmak başta özellikle okul çağındaki çocukları sevindirdi desek
yanlış olmaz herhalde. Sabahları erkenden kalkmak zorunda olmamak yüzlerde
hafif bir tebessüm oluştursa da bu durum bir süre sonra yerini uzaktan eğitim
sürecinin devamlılığının merak uyandırması, belirsizleşen sınav tarihleri ve
evde geçirilen sürenin uzaması ile birlikte kaygı ve stres oluşumuna bıraktı. Okullarına
ve arkadaşlarına kavuşmayı sabırsızlıkla bekleyen çocuklar, resmi açıklamalar
neticesinde yüz yüze eğitim programlarının eylül ayında başlayacağının
duyurulmasıyla birlikte hayallerini bir süre daha ertelemek zorunda kaldılar.
Evde kaldığımız karantina
sürecinde olumlu sayılabilecek durumlar da yaşandı. Örneğin, evde çeşitli
hobilere merak salındı, mutfak becerileri geliştirildi ve ailece eğlenceli
vakit geçirmek isteyenlere çeşitli tavsiyelerde bulunuldu. Tavsiyelere uyan
aileler, çocuklarıyla birlikte belki de daha önce keşfetmemiş oldukları
özelliklerini tanıdılar ve farklı maceralara kucak açtılar.
Ve gençler.. Dışarıya çıkabilme
özgürlüğünü bana bir şey olmaz mantığıyla yoğuranlar aldandı ve virüsün genç bedenlere
de zarar verebileceği gerçeği haber kanallarının hemen her gün servis ettiği
hikayelerle bir kez daha anlaşılmış oldu. Neticede sürecin en bilinçli kitlesi kendilerine
verilen bilgileri dikkatle dinleyen ve öğrendiklerini sıkı sıkıya uygulamayı
bir ödev haline getiren çocuklar oldu. Oysa ki bu süreç hep birlikte
yaşadığımız ve hep birlikte aşacağımız bir süreç. Dikkatli olmayı, tedbirlere
uygun davranmayı ve atacağımız hatalı bir adımın bizi Güney Kore örneğine
yaklaştırabileceği gerçeğinden uzaklaşmamamız gerekmektedir.
Lütfen sağlığınız ve sağlığımız
için yapılan resmi açıklamalar dışında herhangi bir habere itibar etmeyelim ve
alınan tedbirleri uygulamanın bir vatandaşlık görevi olduğunu unutmayalım.
Sağlıklı günler dilerim.
Psiket..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder