4 Ekim 2018 Perşembe

KİTABA ÇOCUK SEVDİRMEK


Kitapların ne denli önemli bir hazine olduğunu kuşkusuz hepimiz biliyoruz. Okuma oranlarımız düşük olsa da okuma oranını arttırma çabamız oldukça yüksek. Eğitim camiasında bununla ilgili hummalı çalışmalar yürütülüyor. Çocuklar çeşitli etkinlikler aracılığıyla kitaplarla tanıştırılıyor ve kitap sevgisi bu etkinliklerle aşılanmaya çalışılıyor. Hatta firmalar kütüphane konusunda eksiklik yaşayan okullardan gelen çağrılara kulak verip çocukları kitaplarla buluşturuyor.
Okullarda yapılan çalışmalar bir kenara dursun bu işin bir de aile basamağı var. Anne-babalar için okul çağına yaklaşmış çocukların acilen kitaplarla içli dışlı olması gerekiyor ki okul başladığında sorunsuz bir eğitim hayatı geçirsin. Bu durumu bu şekilde ifade etmemin sebebi ailelerin çocuklara kitapları okutmak istemesi değil kitap okutma çabalarındaki yanlışlıklar…
Bir çocuğun okumayı sevmesi ve bunu alışkanlık haline getirmesi için uygulanabilecek pek çok yöntem var. Ancak ben size önce yapılmaması gerekeni söyleyeyim:
Hadi bakalım al şu kitabı oku bak çok seveceksin.” demeyin!
İletişimde yapılan en büyük hatalardan biri, ifade etmeye çalıştığımız konuyu işe yarama oranı en az olmasına rağmen sözel olarak aktarmamızdır. Eğer etkili bir anlatım yöntemi kullanmak istiyorsanız bunu sadece söylemek yerine harekete geçmeli, o işin görsel yönlerini ortaya çıkarmalı ve bu şekilde ilgi çekici hale getirmelisiniz. Neticede kişiye de o konu hakkında bir seçim şansı tanımalısınız. Çocuk sizin gösterdiğiniz kitabı değil de daha çok hoşuna giden diğer kitabı seçme hakkına sahip olmalıdır.
Çocuklar soyut düşünme becerilerini daha geç kazandığından sizin kafasında canlandırmasını istediğiniz düşünceler onlar için boş bir şemadan ibaret olabilir. O yüzden anlatmak istediklerinizi onların seviyesine inerek anlatmanız daha doğru olacaktır. Nitekim onlar sizin gibi düşünen ve davranan bireyler değiller. Kullandığınız kelimeler anlaşılır olmalı hatta anlatım şekliniz durağanlıktan olabildiğince uzak olmalıdır.
Çocukların gözlem gücü oldukça yüksektir. Dolayısıyla etrafında onun için önem arz eden ne kadar insan varsa hepsi çocuk için birer rol modeldir. Kendi kitap okumayan aileler çocuğuna “Haydi bugün 50 sayfa kitap okuyacaksın.” deyince çocuk için bu sadece bir ödev görevi görüyor. Oysa okuyan çocuk değil okuyan ev projesini yürütsek çocuk için kitap okumak, birileri söyleyince yapılacak bir şey değil her zaman ailecek yapılan bir etkinlik olacaktır. Böylece kitap sevgisi en basit yoldan çocuğa aktarılmış olacaktır.
Okuma konusunda çocuğu sıkboğaz etmek, kültürümüzde yer etmiş “Bir şeyi 40 kez söylersen olur.” sözünden ötürü müdür bilinmez sık sık kullanılır. Böylece çocuğun eninde sonunda istenilen işi yapacağı düşünülür. Yalnız kaçırdığımız nokta çocukların inatçı bir yapıya sahip olabileceğidir. Bu durumda muhteşem teori çürür ve amacımız ters tepebilir. O yüzden çocuklara sizin istediğiniz zaman değil onların seçeceği bir zaman diliminde kitap okuma saati ayarlayabilirsiniz.
Son olarak çocukların meraklı oluşuna ve yaşadıklarını anlatmaktan nasıl da keyif aldıklarına değinelim. Okuldan geldiğinde anlatacak bir sürü hikayesi birikmiş çocuğu evde çoğunlukla bütün gün çalışmaktan yorulmuş ve kimseyi dinlemek istemeyen ebeveynler karşılamaktadır. Maalesef bu durumun sonucunda kadrajda ya hevesi kırılmış bir çocuk ya da dinliyormuş gibi yapan anne-babalar yer alır. Benzer bir durum kitap okuduktan sonra da yaşanmaktadır. Çocuk kitaptan edindiği her türlü bilgiyi ailesine anlatmak isteyebilir. Böyle durumlarda aileler biraz dinlendikten sonra çocuklara beş dakikalık bir kitap değerlendirme süresi ayırabilir.
Bütün bu örnek durumların ortak yanı kolay yollardan halledilebilecek meseleleri yanlış uygulamalar ile zorlaştırmamızdır. Hepsi günlük hayatın içinden olan bu durumlar, küçük dokunuşlarla daha mutlu bir aile tablosuna ve kitap sevgisini erken yaşta kazanmış çocuklara dönüşebilir. Öyleyse artık çocuğa kitabı sevdirmeye çalışmaktan vazgeçin, kitaba çocuk sevdirin.
Sevgiyle kalın.
Psiket..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NORMALLEŞME PSİKOLOJİSİ

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülmeye başlanan Covid-19 nam-ı diğer Koronavirüs artık adının anıldığı yerde hüznü çağrıştırmakta...